İstiklal Marşı'nı anlayabilmek için, Mehmet Akif’i iyi bilmek, onun bütün yönleriyle şahsında topladığı “milli mücadele ruhunu” yakından tanımak, bu ruhu, hakkı ile hissetmek gerekir.
Mehmet Akif milli bir şair, ideal bir öğretmen, branşına hâkim bir veteriner, cesur bir gazeteci, Kurtuluş Savaşı’nda iyi bir asker, Türk gencine ufuk çizen fikir adamı bir politikacı, bir gönül insanı, hayatı vatan hasreti ile biten ve vefa beklediği gözlerden cefa çeken bir garipti.
Hayata veda edeceği anda ‘’Hocam kalk, bir İstiklal Marşı daha yaz ki kıymetini anlasınlar.’’ diye haykıran talebesine “Allah bir daha bu millete İstiklal Marşı yazdırmasın.” diyen kutlu bir vatanperverdir o.
“Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.”
İşte bu dizeler ile başlayan İstiklal Marşı’nın ilk kıtasında, bu ülkede nefes alan tek kişi kalsa dahi, ülke için umut ışığının sönmeyeceğine, bu ülke alçakların hayasızca istilasından, her ferdinin göğsünü siper etmesi ile nasıl kurtulmuşsa, bundan sonra da aynı anlayışla hareket etmeye devam edeceğine olan inancını belirtmiştir Mehmet Akif.
Mehmet Akif, vatanın geleceği olan sizlere olan inancıyla da, bundan sonra sonsuza kadar Türk bayrağına ve Türk milletine yok olma, yere düşme, yeryüzünden silinme şeklinde bir tehlike yoktur. Türk bayrağı ezelden beri hür yaşamıştır, bundan sonra da hür yaşamak hakkıdır. Hakk’a tapan Türk milleti de istiklali hak etmiştir, anlamına gelen İstiklal Marşı’nın şu son dizelerini yazmıştır:
“Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklâl”
Hem bu yüce destanı yazan ustayı, hem de bu destanı yazdıran sayısız kahramanı rahmetle anıyor ve şanlı bayrağımızın göklerde, İstiklal Marşı’mızın dillerde, vatan sevgisinin iman dolu göğsümüzde ebediyen var olmasını diliyoruz.